HAKINDA
Ayşe Tunalı, 15 sene ara verdiği müziğe “Özlediklerimiz” konserleriyle dönüş yapıyor. 15 seneye evlilik ve bir çocuk sığdıran sanatçı, şu sıralar hem müziğe dönmenin hem de meme kanserini yenmenin mutluluğunu yaşıyor.
Ayşe Hanım nerelerdesiniz? Neden ara verdiniz müziğe?
– 1997 yılında evlendim. Eşimin işi dolayısıyla Ankara’ya yerleştim.
Ne iş yapıyordu eşiniz?
– Fizik tedavi ve rehabilitasyon hocası. Profesör kendisi. İşi oradaydı, ben de gitmek zorunda kaldım. 1998’de bir oğlumuz oldu, onu kendim büyütmek istedim. Çünkü 42 yaşında doğum yaptım. Onu başka ellere bırakmak istemedim, “Ben büyüteyim” dedim. Biraz ‘buldumcuk’ oldum. Herkes “Acaba eşinin mi bir baskısı var?” diye düşündü ama kesinlikle öyle bir şey yoktu. Bana böyle baskı yapacak bir insanla evlenmezdim zaten. Ben saygı duyulacak bir meslek yapıyorum, eşim de son derece beyefendi bir insan. 5,5 sene Ankara’da kaldıktan sonra İstanbul’a döndük. Oğlan 5 yaşındaydı. Ondan sonra da maalesef kötü bir hastalığa yakalandım.
Geçmiş olsun, ne hastalığı?
– Meme kanseri… Oğlum 5 yaşında olduğu için onun duymaması gerekiyordu bu hastalığı. Çok hassas çünkü. O duymasın diye kendimi müzikten çektim.
Kaç yaşında söyleyebildiniz peki?
– 15 yaşında. Daha yeni duydu. “Beni kandırdın, yalan söyledin” diye bağırıp çağırdı bana. Çok üzüldü. Neyse ki karşılıklı oturup konuşunca durumumu anladı ve kolay atlattı.
KENDİ KENDİNİ KURTARAN KADIN
Küçüklüğünde, çok detaya girmeden, “Oğlum sen nasıl üşütüp hastalanıyorsan ben de hastalandım” denseydi, bu kadar sene üstünüze böyle bir yük kalmasaydı olmaz mıydı?
– Hastalığımı birebir yaşadı. Saçlarım döküldü, kel kaldım. Sürekli halsizim, yatıyorum. 5 yaşındaki çocuk, bakıyoruz köşeye çekilmiş ağlıyor. “Büyüyüp doktor olamadım, annemi kurtaramadım” diye gözyaşı döküyor. Mesela peruk takıyordum. Bir sarılıyor, peruk şak diye düşüyor. “Kötü bir şampuan kullandım” diye yalan söylüyordum anlamasın diye.
Şimdi sağlığınız nasıl?
– Tamamen atlattık denmez ama yüzde 90-95 iyiyim. Doktorum ise “Atlattınız” diyor. Bu olay geldi ve geçti. Benim şansım, hastalığımın erken teşhis edilmesiydi, lenf bezlerime sıçramamıştı. Göğsüm alındı tabii.
İlk nasıl keşfettiniz bir şeylerin ters gittiğini?
– Bir yaz günüydü, banyodaydım. Göğsüm kaşındı. Dokununca mercimek büyüklüğünde bir kitle fark ettim. Ertesi sabah eşimle hastaneye gittik. Ultrasonografide tam altı tane kitle çıktı. Ama küçük oldukları için ameliyata gerek yoktu. Altı ayda büyüdü bunlar. MR çekildi, o da yanıldı. “Ameliyatlık bir durum yok” deniyor ama içim rahat değil. Kardeşim, “Abla aldırmaya hazır mısın?” diye sordu, “Evet” dedim. Ve ameliyattan sonra bana “Kendi kendini kurtaran kadın” dediler. Çünkü alınan beş kitle de kanserli çıktı.
Sonuçta ne mutlu ki bu savaşı kazandınız.
– İnşallah öyledir. Tüm tahlillerim iyi çıkıyor.
MÜZİKTEN HİÇBİR ZAMAN KOPMADIM
Müzikten uzak kalmak çok zorladı mı sizi?
– Müzik bir yaşam biçimi. Benim vazgeçemeyeceğim bir şey. Kafamda kısacık saçlar varken Acarkent’te bir musiki derneği kurdum. Eşim beni teşvik etti. Moral bulurum diye düşündü. Yani müzikten hiç kopmuş değilim. Her sene konser veriyoruz Caddebostan Kültür Merkezi’nde.
İsmi ne derneğin?
– Acarkentliler Musiki Derneği. Yardım konserleri veriyoruz. Huzurevlerine gidiyoruz. Konservatuvarda okuyan çocuklara burs veriyoruz. Bizim okuttuğumuz çocuklar da enstrümanlar çalarak bize eşlik ediyor.
Sahneleri özlemediniz mi?
– Özlüyorum ama onu da dernekle beraber verdiğimiz konserlerde gidermeye çalışıyorum. Keşke ortam olsaydı da çıksaydım. Artık gazinolar bitti, yerine marketler açıldı. Gazino kültürü sanatçıların çok açgözlü olmalarından dolayı bitmiştir ve ne yazık ki sanatçılar bindikleri dalları kesmişlerdir. İstanbul dünyanın en meşhur metropollerinden. New York’a gidin; kaç opera binası var, müzikaller sahneleniyor. İstanbul’da Türk müziğinin dinleneceği kaç yer var? Benim bildiğim bir Zeki Çetin yapıyor bu işi. O da fedakârlıklarla yapıyor. Neden bu böyle olsun?
ESKİ GÜNLERE DÖNMEK İÇİN ŞAN DERSLERİ ALIYORUM
“Özlediklerimiz” konserleriyle geri dönüyorsunuz. Size teklif nasıl geldi?
– Bu projeyi hayata geçiren Sinan Bey, beni yıllardır araştırıyormuş. “Özlendiğinizi tespit ettim. Onun için sizinle çalışmak istiyorum” dedi. Ben bu konserleri Türk müziğine hizmet olarak görüyorum. Yıllarca Türk müziğinden ekmek yedim. Bu bizim Türk sanat musikisine hizmetimiz.
Teklif geldiğinde “Çok ara verdim” diye tereddüt ettiniz mi hiç?
– Hayır, tereddütsüz kabul ettim. Eşime bile sonradan sordum. Oğlan da teşvik ediyor. O Türk müziğine düşkün değil ama demek ki o da internetten araştırıyor beni.
Sizi heyecanlandırıyor mu tekrar o kadar insanın karşısına çıkacak olmak?
– Tabii 15 sene gibi bir süre geçti. Mesela ben hemen şan dersleri almaya başladım. İki tane kas. Onları çalıştırmak, eski günlere dönmek lazım.